GönderenKonu: Ruh  (Okunma sayısı 789 defa)

Aprahamcan

  • Forum Üyesi
  • İleti: 50
  • Üyelik Tarihi:
Ruh
Tarih : 22-10-2012 Saat : 00:29

Hastalık mikrop işi sayılmaz . Hastalık mikrobu davet eden bir zeminle başlar. Bizatihi bir mikrop, bu zemini bulmadıkça üreyemez. Üreyemedikçe de, büyüyüp vücuda yayılamaz. Münferit, kendi başına yabancı bir varlık olarak vücudun bir köşesinde sürünür gider ve yok olur; daha doğrusu, sağlam hücreler tarafından massedilir, yenir ve faydalı gayelere hizmet eden bir unsur olur. Hastalığın zemini haz

ır ise, istediğiniz kadar ilaç ve tedavi görün, mikrop vücuda yayılacaktır ve ergeç tesirini gösterecektir. Önce, zemini yok etmelisiniz. Mikropları öldüren ilaçlar, zemine tesir edemez. Kainatta sonsuz mikrop kaynakları vardır. Yine bir gün onların istilasına uğrarsınız. Onları defetmek, zemini düzeltmekle, dimağı ve ruhu temizlemekle mümkündür. Dimağ, Yaratan'dan aldığı güçle sakat ve rahatsız zemini düzeltir, takviye eder, ona kuvvet ve kudret aşılar. Bu kuvvet ve 'kudret, kendine gelen mikropları absorbe eder, onu kendinden uzaklaştırır, yeter derecede uzak mesafede tutar.

Mikroplar içinde yaşayan insanların bağışıklık kazanması dediğiniz durumun mekanizması budur. Yoksa, hücrelerin mikroplara alışması bahis konusu olamaz. Mücadele gücü, hücrede vardır. Hücre, iç yapısı itibariyle müstakil bir varlıktır. Ruhu, şahsiyeti ve müstakil bir yaşantısı olan bir varlıktır. Bu varlık yaşamalıdır; tabii ömrünü sürmelidir. Bu tabbi ömrü sürerken, onu koruyacak olan, idareci, yüksek seviyedeki ruhunuzdur. Ruhunuz, binlerce kainata hükmetmektedir. Hücreler, birer canlı varlık olmaları hasebiyle, birer ruh sahibidirler. Onların bu ruhu, idareci ruhun emri altındadır. Onlar, idareci ruhun otoritesine mutlak surette itaatkardırlar. Onları isyana sevk etmek hastalık yolunu açmak demektir. İsyan ruha ve vücuda zararlı unsurları musallat etmek demektir. İsyan. bu tasallutla başlar. Ruha musallat olan şeytan ve onun yanıltıcı fikirleridir. Vücuda musallat olanlar ise, yine şeytan işi olan içki habaset ve keyif verici diye isimlendirdiğiniz içkiler ve düzensiz gıda topluluklarıdır. Afyon, esrar ve benzerleri vücudun düşmanlarıdırlar. Vücut vasıtasıyla ruha hükmeden habis duygular ve kuvvetler toplamıdır. Sigara, tütün bir hayır değildir, zararı mutlaktır.
Kanseri sadece sigarada aramayın. Kanser, sevgisizliktir. Kanser, intibak güçlüğünden, sevgi mahrumiyetinden doğar. Sevmeyen kimse sorumludur. Kansere sebebiyet veren sevgisizliği doğuranlar sorumludurlar. Öyle ki, onların düşmanca ve habisane düşünceleri, karşı taraftaki insanın vücudunda, sevgisizlik, dolayısıyla da bir kanser hastalığı zemini yaratır. Kanser dediğimiz sevgisizlik, ruhtan vücuda yansıyan bir radyum ışını gibidir. Yakar, tahrip eder, dejenere eder, isyana sevk eder; isyana sevk olunanlar da, başka hücreleri isyana sevk etmek için çılgınca bir ihtirasa kapılırlar. Ve bu vetire, birbiri peşisıra sürekler ve süratli olarak devam eder gider.

Kanser tedavisinde, önce ruhsal tedavi yapınız, zemini .Yok etmek için gayret gösteriniz ki, hastalığa tutulmuş ruh, kendine gelebilsin, kendini küfürlerden kurtarabilsin. Eylemsel hüviyetine kavuşabilsin. Ellerinizi hasta uzvun üzerine koyunuz. Rab'den yardım dileyiniz. O, size kudretini gönderecektir. Kudret, herşeyi temizler, kin, pası yok eder; külleri kaldırır, altındaki ateş pırıl pırıl yanmaya başlar, kömürler de kor olur, o da ısıtır ve vücudu kudretiyle istila eder. Siz, hastayı, kendi ruhu ile iyileştireceksiniz. Sizin fonksiyonunuz budur. Hastayı seveceksiniz.

Hastanın ruhundaki kirleri pasları temizleyeceksiniz. İster hayvan, ister bitki, isterse insan olsun, hasta uzvun iyileşmesi için, evvelemirde ruhu serbestleştirmek, onu yüklerden parazitlerden temizlemek gerekir, Dinamo bozuk iken ve yarı faaliyet gösterirken, hatları düzeltmek, bobinleri yenilemek bir değişiklik sağlar mı? Önce dinamoya, elektiriği sağlayan beyne ve ardındaki ana kaynak olan ruha el atacaksınız. Ruhu terbiye edeceksiniz. Ruhu, hastalık verici karanlıktan kurtaracaksınız. Ruhsal tedavi ile işe başlayınız. Hastanızı, bütün ruhsal samimiyetinizle seviniz. Ellerinizi hasta uzvun üzerinde yarım saat kadar durdurunuz. Hak'tan yardım dileyiniz. Hak size yolunuzu açacaktır. Hak size yardım edecektir. İlaçlar ondan sonra gelir. Hasta, ruhsal tedavi yapılamayacak bir dış şuursuzluk halinde bulunuyorsa, elinizi hastanın alnı üzerine koyunuz. Düşüncelerinizi, eliniz yoluyla 'beynine ve bir yandan da onun ruhuna gönderiniz. Telepati yolunu deneyiniz. Düşüncenizi, onun ruhuna intikal ettiriniz. Bu, başka bir vetiredir. İlaç, bu tedavi yollarından sonra kullanılmalıdır.
Hücre, müstakil bir ruh sahibi olduğuna göre, elinizi hasta uzvun üzerine koyduğunuz zaman, hasta hücrelerin ruhlarını düşününüz ve onlara sevgi gönderiniz. Merhametli olunuz: merhametinizi, elinizin temasıyla hücrenin yapısına ve ruhuna sevk ediniz. Ta ki uyuşuk ruhlar uyansın, düzeni bozulan yapı ve hücre içi çevresi eski düzenine doğru dönüş yapabilsin. Sadece ilaçla tedavi yapılabileceği gibi yanlış bir görüşe saplanmayın.

Kanser, bütün hastalıklardan ayrı bir hastalıktır. Daha doğrusu bir düzensizliktir. Bu düzensizliği, ruhsal tesirlerle iyi bir yola koymadıkça, hücre içi yapıya yapılacak şırınga tesirsiz kalacak ve istediğiniz sonucu vermeyecektir. Hırslar arttıkça kanser artmıştır. Sevgisizlik, kanseri doğuran yegane faktördür. İlahi düzen budur. Sevmeyen sevilmez, Ruh, devamlı sevgi gıdasına muhtaçtır. Sevgiden mahrum kalan ruh, dejenere olmaya başlar. Ölümle de ruhun bu dejenerasyonu birdenbire sona ermez. Bizler o ruhları burada tedavi ederiz. İlahi ışık karartılmıştır. Karartan, ruhun kendisidir. Vücuda hakim olması gereken ruh, kendini vücuda teslim etmiştir. Bu, bilinen bir hakikattir. Bu hakikatler çok söylendi, dinleyen pek az oldu. Dinlemeyenler madde peşinde koştular. Ruhu, madde ile zehirlediler. Mekanizma ters işledi.

Ters işleyen zemberekler, yaylar, çarklar birbirini parçaladı. Oysa ki ruh, emir verecek ve vücudu kendine tabi kılacaktı. Ruh, emri ile, vücudu kendine tabi kıldığı gibi, vücudu çevreleyen maddi çevreyi de kendine benzetecek ve emri altına alacaktı. Fakat tersine bir düzen ile çevredeki maddenin, vücudun hakimiyeti ile sonuçlandı, vucut da ruha hükmetmeye başladı. Ruh, benliğinden, fonksiyonundan uzaklaştı. Maddeyi sevdi. Maddeyi o derece sevdi ki, kendini sevmeyi unuttu, kendisi gibi İlahi lem'aları sevmeyi unuttu. İlahi lem'aların kaynağını sevmeyi ihmal etti. Kapısını, İlahi ışığa, nura kapadı. Bu düzensizlik, ruhu, madde kalıpları içinde hapsetti. Ruh, maddenin esiri oldu. Madde, yapıcı olduğu gibi, yıkıcıdır da. Enerji, şuurla kullanılırsa faydalıdır. Şuursuz 'kullanılan enerji yakar, tahrip eder, kullananı da, kullanılan uzvu da kendine mahkum eder. Bu düzensizlik vermeyenlerde, veremeyenlerde, sevmeyenlerde ve sevemeyenlerde çok görülen bir durumdur. Takdiri İlahi budur. Bunu görüp bilmek, anlamak, hikmet ve sonucunu düşünüp ona göre değerlendirmek gerekir.

Goethe